Sanat kimin için?
İrfan Özfatura
Seyyah Hattat, Mahmud Şahin anlatıyor: Hat sanatının bu hâle gelmesinde iki ismin büyük payı var. Bini Hattat Hamid, biri de Necmeddin Hoca.
Rahmetli Necmeddin Okyay, Üsküdar’da oturur (Toygartepe’de) Medresetü’l-Hattatin’de de ders verirdi.
Bir gün Hamid Aytaç Bey’e uğruyor. Baksa ki önünde bir Fatiha-i şerif, ince ince tashih ediyor. Levhayı alıp medreseye götürüyor, bir açıyor sanki Rakım Efendi girmiş odaya.
Soruyorlar “Kim yazdı bunu?”
-Hani o garip Hamid var ya!
Hamid Bey, Harbiye Nezaretindeki vazifesini bırakmış bir viraneye kapanmıştı. Düşünün, açlıkla mücadele ediyor. İki kap yemek için, ele geçmez hatlar gönderiyor aşçıya. Onlar da anladıklarından değil, lütfen kabul ediyorlar, “Amaan bunlar da ne olacaksa?”
Şu an para yetmez onlara.
Halim Hoca da çile çekenlerden biri, çok baskı görmüş yazının yasaklandığı yıllarda. Hâlbuki seriü’l-kalem, kubbeye bakınca şöyle bir gözünü kısıyor, istifi üç aşağı beş yukarı oturtuyor. Bilgisayarla bile yapamazsın, bire bir büyütme değil ki 30 metreden nasıl okunacak acaba?
Mekâna uyması da önemli, Hüseyin Kutlu öyle bir “s”ler yapmış ki, bakan kubbeyi düz sanıyor.
Biz üç boyut işine girmeyiz, lakin ecdat mezar taşına bir bayrak kazımış sanki tül gibi dalgalanıyor.
İS VE ZAMKTAN MÜREKKEP
40-50 yıl evvel ortalık çöldü âdeta, ne kalem kalmış, ne kâğıt. Hattat oturup kendi mürekkebini kendi yapıyor. Neyzen Emin Efendi kandili yakıyor, isini topluyor. Necmeddin Hoca da en iyilerinden biri bu hususta. Zaten hezarfen (bin fenli) diye biliniyor, ok atıyor, gül dikiyor.
Yaptığı mürekkebi “Ali” yazarak deniyor, bakalım çanak kısmı ne kadar çekiliyor? Nesih besmelede sinden çıkan bir keşide var, kamışı mürekkebe batırırsın. Ne kadar uzarsa, o kadar âlâ..
Ben de mürekkep işiyle uğraştım, talebelerimi de bulaştırdım. Bursa’da Demir Ali diye bir kardeşimiz var, dünyanın en iyi mürekkebini o yapıyor şu anda. Telefon edin, deyin ki, “biz 20 kişi hat dersine başlıyoruz” hemen yollar. Satsa servet ama paraya pula bakmaz. Yazdığınız harflerin ecri yeter ona. Kendisi de mâlulen emekli bir garip oysa.
Bakarsın biri yüzlerce bambu getirmiş, Abi bırakıyorum buraya, hani kime lazımsa.
Onların gözü sevabında. Çok da açgözlüler bu hususta.
Bana “artık kâğıtla uğraşma” diyorlar “ağar işini biz yaparız, sen yorulma.” Ramazanda her güne bir yazı yazıyorum, bakıyorum kâğıtlar hazırlanmış konmuş masama.
SENTETİKLERE BAKMA
Renkli mürekkepler moda oldu ama müzelerde göremezsiniz asla. İs mürekkebi çok başka. Çıra yanıyor, son hâli karbon, artık başka bir şey kalmıyor. Alıp Arap zamkı ile (Hani kiraz ağacının kenarından akar) dövüyoruz buyurun size en tabii boya. Biz biliyoruz ki, binlerce yıl durabilir. Nasıl kök boyayla boyanan halılar asırlarca solmuyorsa… Ama sentetiklerin ömrü 100 yıl taş çatlasa. Eğer Şeyh Hamdullah, Alman mürekkebi kullansaydı izi nişanesi yoktu şu anda.
Camilerin de taştan yapılması lazım, betonlar gelecek asıra çıkamayacaklar. Amerikalı kasırgada dağılsa da ahşap yapıyor. Suud, Zemzem Tower peşinde koşuyor.
Süleymaniye’yi iki ırgata yıktırabilirsiniz ama yaptırmak için Sinan ile Süleyman lazım. Bir de Karahisari tabii! O hatları kim yazabilir ki başka?
SIRA KÂĞITTA
Kâğıtları Çin’den Hint’ten alıyoruz, içinde ne var muamma. Necis mi değil mi, kıl tüy katıyorlar mı acaba? Öyleyse bizim de bir kâğıt atölyesi kurmamız lazım. Hem de ‘İvedi’ kaydıyla!
Kamış, marketlerde bitki destek ünitesi olarak satılan bir meta. Aldın, açtın mı, oldu kalem sana. “Nûn ve’l-kalemi ve mâ yesturûn(e)” ayetine mazhar bundan sonra.
Sultan Ahmed soruyor mimarına “Kaç minare var Kâbe-i muazzamada?”
-Altı, Sultan’ım.
-Git önce oraya bir tane daha yap 7 olsun, sonra gel bizimkine başla.
Dervişlerden biri çok çalışıyorum ama demiş, ilerleyemiyorum. Niçin acaba?
Yavrum sen tespihi savurup atıyorsun. Bîedep vasıl olamaz asla.
Ecdat Yalova’da kâğıt tesisi açmış, hürmeten ayağını bile uzatmamış o cenaha.
GASL SUYUNA YONGA
Biliyorsunuz hattatlar açtıkları kamışların kırpıntılarını saklar, defin suyunun bununla ısıtılmasını arzularlar. Hâlbuki üç beş avuç kalem ucu gasl suyunu ısıtmaz, kav gibi oluyorlar zaten, enerji ne gezer onda. Öyleyse daha çok talebe okut, daha çok yaz. Yaz ki yongan arta.
Araba yıkatıyoruz bakıyoruz gazete yaymışlar paspasa… Hâlbuki bir sürü İslami isim var satırlar arasında.
Abdullah Abdullah’tır, Kiril alfabesi ile de yazılsa. Osmanlıda yazılı şey ya yakılır, ya da gömülür bir kenara.
Abdülhamid Han’ın ‘hal fetvası’ da öyle verilmedi mi? Yok ilmî eserleri yaktırdı da filan… İran’da basılan hatalı cüzler vardı. Ne yapsaydı başka?
Kur’ân-ı kerim matbaaları ne yazık ki özensiz, formaları fork liftle taşıyorlar, tuvaletin önünden geçmiş geçmemiş kimin umurunda.
Efendimizin hırkasının, kılıcının, Kur’ân-ı kerim tilavetine ihtiyacı mı var? Ama bu bir edep. Kutsal emanetlerde 7/24 kelam-ı kadim okunuyor.
Ebu Suud Efendi’nin fetvaları götürmesi de öyle. Münker ile Nekir sanki onlara mı bakacak? Hayır o ders bize aslında.
EDEP İLLA EDEP
Bişr-i Hafi hazretleri yerden bulduğu besmeleyi öpüp koklayıp duvara asar ve kapılar açılıverir bir anda.
Yetimin başı da öyle, yeter ki okşa… Velev ki kirli ve bitli de olsa.
Talikle “Allah bes bâki heves” yazmıştım. Ali Alpaslan Hoca baktı baktı “Bu Allah lafzı niye altta?”
– İstifi öyle geldi Hoca’m.
– Yapma Paşa’m mecburiyetin mi var?
Süheyl Ünver’e bir talebesi diyor ki “Keşke yarınız kadar olsam.”
– Bu sözü bir daha duymayayım. Senin taleben de yarın kadar olursa bu iş biter. Sen benim iki katım olacaksın, taleben de senin iki katın olacak. Ki, artsın katlana katlana.
İŞ Kİ HAYRA VESİLE OLA
Geçen Adıyaman’da bir sergimiz vardı, tarihî yerleri gezdirdiler, baktım camilerin içi bembeyaz badana.
– Peki levhalar?
– Yok hocam çocukluğumuzdan beri bu durumda.
– Biz bunları yazarız evelAllah. Talebelerim için zor değil ki, biri lafz-ı celal’e başlar, biri ism-i nebi yazar, cihar-ı yâri güzin, aşare-i mübeşşere derken bitti gitti. Derler ya bir elin nesi var?
200 civarında camiyi donatmışız, bir kısmı Balkanlarda.
25 ‘in üzerinde yardım sergisi yaptık Deniz Feneri’ne, İHH’ya, Gazze’ye, Sakatlar Derneğine, Can Suyuna, Polis gazi ve yakınlarına…
Mevzuu ilan ediyoruz, arkadaşlar çalışıyor. Elbette yetimler sergisinde konuyla ilgili ayetler hadisler olmalı. “İç bade, sev güzel” yazan bir levha uymaz ortama.
Geliri kuruşuna dokunmadan veriyoruz. Plaket filan da almıyoruz ayrıca.
Bazıları telefon açar, “hocam biz her şeyi karşılarız. Biletiniz, oteliniz…”
– Hayır o parayı da katın hayra.
ÜÇ GÖZLÜ GÜZEL NASIL SEVMEZSİN
“Hattatların kimi elif sever, kimi nun, kimi vav. Ben alayına müptelayım ama sin yaparım elim boş kalınca. Mesela kalemi açtım, hokkaya daldırdım sin dizerim ardı ardına. Bilhassa sülüs “sin”de çok esrar var. Hendese içinde hendese, ince ince hesaplar.
Ali Alpaslan Hoca’nın Esma-i Hüsna kitabı var malum. Biz de “İsm-i nebi” için Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) 100 ismini yazdık. (Karadavut’ta yüzlerce adı zikrediliyor.)
Hazre-i Fatıma Valide’mizin 63 ismini yazdık sonra. Şimdi Hazreti Ali için çalışıyoruz, belki 40 isimli bir sergi olacak, sonra kitaplaşacak. Araplarda biliyorsunuz çok isim kullanılır, Ebû Hasan, Zevc-i Betül gibi. Sadece yiğitliği ile alakalı olanları toplasan 300 tane çıkar.
Bursa’da Irgandı köprüsünün üzerinde bir yerimiz var Bab-ı nun. Sonra Belediye, Mehmet Şevki Efendi Dergâhını gösterdi, ebrucular, naht ustaları, müzehhipler de toplandı etrafımızda.
Emîr Sultan Camii’nin eski levhaları varmış, kıymetiharbiyesi yok diye kaldırmışlar kenara. Gittik ne görsek iyi? Çarşambalı Arif, Bakkal Arif ve Mustafa İzzet Efendi’nin hatları. Ki yüz ellişer bin liraya satılır rahatlıkla. İkaz edince Belediye sahip çıktı. İnşallah bir Kur’ân-ı kerim müzesi kurulacak onlarla. Olur mu olur! Amasya’da Şeyh Hamdullah adına açıldı mesela.
Seyyah Hattat, Mahmud Sahin explains: The two names have a big share in the art of calligraphy. Bini Calligrapher Hamid, and one of Necmeddin Hodja.
The late Necmeddin Okyay lived in Üsküdar (Toygartepe) and taught at Medresetü’l-Hattatin.
One day, he is stopping by Hamid Aytac Bey. In the presence of a Fatiha-i-Sharif, in front of the fine thinner. He takes the plate to the madrasa, opens a room as though he had entered the room.
They ask yaz Who wrote this? Sor
– That’s the weird Hamid.
Hamid Bey, a post which had left the task in the Ministry of War was closed. Think about fighting hunger. Two cooks for cooking, not handing lines to the cook. They are not accepting it, they accept, lar But what if they are? Onlar
They can’t afford them now.
Halim Hoca is also one of those who suffered a lot of oppression in the years when it was banned. However, when looking at the dome, the serial pen pencils an eye down, placing the stack three up and down five. You can’t even do it with the computer, it’s not a one-on-one magnification.
It is also important that Hüseyin Kutlu made such s “s, so the minister thinks the dome is flat.
We don’t go into a three-dimensional business, but it’s like a tulle swooped around the altar tombstone.
SOOT AND TIME INK
40-50 years ago the desert was nearly deserted, no pen, no paper. Calligraphers sit down and do their own ink. Neyzen Emin Efendi burns oil, collects his job. Necmeddin Hoca is one of the best in this regard. Already known as hezarfen (bin fenli), arrows to shoot, planting roses.
The ink he makes soot called kadar Ali ım, see how far the dish is drawn. There is a discovery that comes out of the Nesih nourishment. The longer it goes, the better.
I’ve been dealing with the ink business, I’ve got my students. We have a brother named Demir Ali in Bursa, he is currently doing the best in the world. Tell me, say, ine we’re 20 people going to the line lesson in. Satsa fortune, but not money. Enough of the letters you wrote him. If the retired one is weird.
I’m leaving here, who needs who.
Their eyes are level. Very greedy in this regard.
They call me. Don’t deal with paper anymore yazıy bir we do the job of agar, you get tired.
CARE OF SYNTHETICS
Color inks have become fashionable but you will never see them in museums. Is a lot of ink. Kindling, the final form of carbon, nothing else. Take and beat with the gum arabic (Hani flows from the edge of the cherry tree). We know that it could stop for thousands of years. How do we paint the carpets if the carpets have not been faded for centuries? But the life of the synthetics is 100 years old. If Sheikh Hamdullah had used German ink, there was no sign of the trail at the moment.
Mosques need to be made of stone, concretes will not come to the next century. He does wood in the American hurricane, but he does wood. Saud, running behind Zemzem Kule.
You can destroy Suleymaniye for two races but you need Sinan and Süleyman to do it. And a Karahisari, of course! Who can write those lines?
IN ORDER
We’re getting papers from China, what’s in it. Isn’t it Necis or do they make hairs? Then we have to set up a paper workshop. On the condition of “Urgent”!
The reed is a commodity sold as a plant support unit in markets. You did, you opened the pen to you. Bundan Nun veazl-pen and mâ yururun (e) ’verse after that.
Sultan Ahmed asks the architect be How many minarets are there in the Kaaba “?
– Six, Sultan.
Go ahead and make another one, then come and start ours.
One of the dervishes work a lot, but he says, I can’t move on. I wonder why.
Boy, you’re throwing a rosary. He can never be bamil.
Ecdat opened a paper plant in Yalova, did not extend even his foot that jenaha.
GASL WATER TREATMENT
As you know, calligraphers hide the trimmings of the straws they open, and they desire that the burial is heated with it. However, three of the five handfuls do not heat the gasl water; Then read more and demand more. Summer is your chip.
We’re looking at the car we’re looking at. Bir However, there are a lot of Islamic names among the lines.
Abdullah Abdullah, written in Cyrillic alphabet. Something written in the Ottoman Empire is either burned, or buried aside.
Abdulhamid Khan’s ası state fetus ’is not given? He burned none of the ilmî works or else tır there were faults printed in Iran. What else did he do?
Qur’an-i kerim printing houses are unfortunately sloppy, carry the jerseys with fork lift, who cares if they have not passed the toilet.
Does the sword of our Lord need his sword, the Holy Quran, the Koran? But this is a decency. The sacred relics are read 24/7.
So Abu Suud Effendi took the fatwas. Will he look at them like? No, that’s the lesson.
DECENCY EVERY DECENCY
Bişr-i Hafi nibs kiss the nibs he finds from the ground, and then he hangs it to the wall and opens the doors.
So is the head of the orphan, as long as he is ev Velev is dirty and bitter.
I wrote Talikle ”Allah et al. Ki Ali Alpaslan looked at the Hodja af Why is this Allah the bottom? “
– It’s a success, Hoca.
– Do you have Pasha?
A student of Süheyl Ünver says, esi I wish I was as much as you. Sü
– I won’t hear that word again. If your demand is up to tomorrow, it’s over. You’re gonna be my two-fold, and you’re gonna have twice as much. Which means that you will multiply.
BUSINESS WORK
In the past we had an exhibition in Adıyaman, looked around the historical places, looked white whitewash inside the mosques.
– And the plates?
– My teacher has been in this situation since we were kids.
– We write them. It is not difficult for my students, one starts lafz-ı celal, one writes the name-i nebi, cihar-ı yâri fall, Aşare-i jubbere is finished. What’s with a hand?
We have equipped around 200 mosques, some in the Balkans.
We have exhibited more than 25 aid exhibitions to the Lighthouse, IHH, Gaza, Disability Association, Can Water, Police veterans and their relatives.
We announce the subject, the friends work. Of course the verses on the subject in the exhibition of orphans must be hadiths. Ama Interior bade, lovely ”says a sheet that doesn’t fit.
We give the revenue without touching the penny. We don’t buy a plaque or anything.
Some people call, our teacher, we meet everything. Your ticket, hotel otel
– No, don’t take that money.
HOW DOES YOU LIKE THREE EYES?
Av Some of the calligraphers love elif, some of whom, vav. I’m addicted to the regiment, but I’m going to make my hand empty. For example, I opened the pencil, I plunged into the synaptic sin consecutively. There is a lot of cannabis, especially in the sülüs ”sin. Hendese calculates the fine, in the ditch.
Ali Alpaslan Hoca has the book Esma-i Hüsna known. We wrote the name of the Lord (Sallallahü aleyhi selim) 100 for ini islam-i nebi Biz. (Hundreds of names are mentioned in Karadavut)
Hazre-i Fatima We have written the name of our Valide 63. Now we work for Hazrat Ali, maybe there will be an exhibition named 40, then it will be published. In the Arabs you know many names are used, such as Abu Hasan, Zevc-i Betul. Only 300 of those who gather the ones related to their bravery.
Irgandı Bridge in Bursa
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/kultursanat/577847.aspx